Dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında
Dolaşıyorum yalın ayak ve yalpalayarak
Can kırıkları batıyor ayaklarıma
Yürüyorum her bir adımda daha da acıyarak
Pul pul oluyor bedenim
Dökülüyor usul usul
Yürüyorum her bir adımda daha da azalarak
Eksiliyorum ilerledikçe
Yine de dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında
Bir ev çıkıyor karşıma
Bu renksiz şehirden biraz hallice
Bir zamanlar renkliymiş duvarları
Pembeymiş panjurları
Rengarenk kavanozlar dizermiş minik kadın cam önlerine
Kavanozlarda reçeller olurmuş
Saksılarda çiçekler
Kasımpatları ve menekşeler
Elimi uzatmak istiyorum
Eski bir anı yakalamak ister gibi
Uzatıyorum elimi her bir hareketimde daha da azalarak
Kum taneleri gibi
Dökülüyor ellerim
Dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında
Anlıyorum artık bu evde yaşamıyorsun
Perdelerin kapalı gelip açmıyorsun
Bir istasyona varıyorum
Rayları aşınmış trensiz bir istasyon bu
Saate bakıyorum
Gittiğin anda Durmuş gibi
Treni bekliyorum
Geçen her bir dakikada daha da azalarak
Bağırmak istiyorum
En sessiz kelimelerimle
Sana seslenmek istiyorum
Yok oluyorum
Bu ıssız şehrin sessiz kalabalığına karışıyor toz tanelerim
Issız şehirler ıssız insanlar
YanıtlaSilYalınayak yürünen yollarda
Geçmişin kırıklıkları batıyor
Sessizlikte acı feryadı
Batık kentin sularında
Hayallere dalmışların
En çok suya hasret
En çok su diyorlar
Ardından susuyorlar