27 Şubat 2023 Pazartesi

Fiksasyon*

 



Yorgun kelimeler biriktiriyorum gözyaşlarım içinde

Bir yağmur damlasının bulutundan ayrılışını düşünüyorum

Git gide hafifleyişi ve azalarak yok oluşu...

Kasvetli bir gün doğuyor uzaklarda

Kaldırımlar gri, sokaklar ıslak

Ağaçlar ıssız çiçekler toprağa küskün

baykuşlar da terk etmiş ormanı

Sırılsıklam bir yalnızlık almış şehri 

Bütün sokakların adı hüzün

Ne bir ayak sesi ne bir kuş cıvıltısı

Yalnız zamanın tersine işleyen tıkırtısı

Freud bile göremezdi böyle fiksasyon

Tek düze caddeler başıboş evler

Kırık çerçevelerde  yitiksiz anılar 

Muhattabı olmayan mektuplar kadar varoluşsal sancılar

Geceleri yalnız gölgeler gezer

Karanlığa alışan gözler birbirini seçer

Tek bir sokak denize çıkartır

Kıyılarda ölgün balıklar ve korsan ağları

ne bir gemi vardır ne de tayfası

terk edilmiş bir şehrin sessiz fısıltısı

kara kediler de gölgelere karışır 

burada sessizlik tüm çığlıkların örtüsüdür.

Ne kadar bağırmak isterse o kadar susar

İllegal bir şehrin son tınısı.







4 Eylül 2022 Pazar

Güneşten Erken


                                                                                                                                                           Işınla beni spak



Ne zaman biri gitse apansız 

Sen de onunla beraber gidiyorsun 

Adımların yankılanıyor duvarlarımda

Suskunluk bir gece şimdi

Usul usul dökülen bir ay misali 

Ağlayamayacak kadar yorgun ruhum

Yine bana omuz olur musun 

Yoksa 

Bir görünüp bir kaybolur musun

Gitmek için gelmiyordun oysa 

Gelmek için gidiyordun

İnandığım yerden sararır ruhum

Anla artık ben hep Eylül'üm 

Her son bahar sana dökülürüm

Yaz ortasında gündüzüm 

Gidenlere değil bu hüzün 

Sana benzemelerine küskünüm

Baktığımda gördüğüm 

İllüzyondan ibaret bir kördüğüm

Her bir ilmek sana çıkıyormuşçasına

Gökyüzü yeşile çalarcasına 

Çiçeklenecek yeryüzü 

Atlatırsam bu güzü 

Bu defa kendi ezgini çal 

Aydınlansın yeryüzü 

Sen bana bakma 

Ruhum karanlığın aynasıdır sanma 

Pencerelerim hep açıktır 

Güneşli günlerden yanadır

Üstada saygım sonsuz 

Bu dizeden ona selam olsun 

Nazım Hikmet'in çocuklarıyız

İnanmak boynumuzun borcu

Sarının da gök kuşağında hakkı var 

Söyle doğmasın bahar 

Ağlamasın ağaçlar 

Kalbimde minik bir kuşun 

Göğsünde kafesi var 

Ondan bu yabanlık 

Yanıverecekmiş gibi anlık 

Ateşlerde boğulmadan 

Artık çok geç olmadan 

Kahvenin hatırı dolmadan 

Sabır denizi suları çekmeden 

Gitme kal henüz erken

Eşlik etme derinden 

Usul usul yaşa derken 

Çağıl Çağıl taş göğsümden

Bu yaz güneşten erken 

Sabahlarıma doğ aniden

Salkım saçak sen olsun odam 

Kitaplar ismini sayıklarken 

Varlığınla son ver kelimelere

Yel değirmenlerinden hallice 

Kendince savaş ver bir  gece 

Tüm mümkünsüzlüklerin içinden

Sıyır kendini gizlice

14 Mart 2022 Pazartesi

Şiir'sen

 

                                                              
                                                                                                             Işınla beni Spak butonu
Azalarak yaşıyorsun içimde 

Yani öyle yoksun ki çoğalıyorsun git gide 

Çağıl Çağıl akan bir ırmak oluyorsun 

Göz bebeklerimden usulca süzülüyorsun

Yokluğun yarışamıyor hatıralarınla 

Ölümüne yarışan atlar nasılsa hani 

Dipdiri kalıyorsun her şeyin sonunda 

Göze almaktır her başlangıç bitişi 

Yan yana olmanın kaçınılmaz sonu 

Adımların usulca terk ediyor bu yorgun şehri

Her adımında bir orman yanıyor alevsiz 

Külleri gökyüzüne karışıyor 

Bulutlar sessizliğine yağmur oluyor 

Hüznümü yıkıyor 

Giderek çoğalıyorsun içimde 

Gökyüzü adımlarının altında eziliyor 

Renksiz bir su birikintisinde ölüyor balıklarım

Kıyılara vuruyor ölgün sevdalar 

Bir limanım vardı onu da yakıyorum

Aşk sen ve gülüşünün rengini katmıyorum

Sensiz bir varoluşta kelimeler arıyorum

Yalın ayak ıslak sokaklarda dolaşıyorum

Şarap kızılı bir hüzün batıyor ufukta 

Ellerini bulamıyorum yırtık ceplerimde

Bir sanrıdan ibaret virane şehirde 

Aklımı kuşlara emanet ediyorum 

Rengarenk balonlar ve gökkuşakları var biliyorum 

Sen geldiğinde havalanır gökyüzü boyanır 

Bir ayrılık türküsü tutturmuş meczup oyalanır

Kahpe bir avcı balonlarımı patlatır

Her şey olması gerektiği gibi olumlanır

Bir zamanlar gözlerinde yorgun denizler talihsiz balıkçılar vardı 

Sokaklarım hep sana çıkardı 

Dik yokuşlar,kar ve soğuk durduramazdı 

Senin bir yalnızlığın vardı beni de al istediğim

Issız sokaklarında güvercinler uçardı

Senin bir sıcaklığın vardı 

Bu kuzey şehrini sarar, karları eritirdi

Varoluşsal sancılarım dinerdi 

Erik ağaçları çiçek açar gövdesinde bir sevgiyi büyütürdü 

Sanaydı dallanıp budaklanmaları 

Kalbimin en güneyinde bir şehirdi ki 

Kim adımını atsa hep sana meftun

Çıkmazlar senin adınla anılır 

Zamanı bölüştüğümüz her bağlam 

Yorgun anılar müzesidir şimdi 

Çok yakında ama arası uçurum 

Antik acılar biriktirir ruhum 

Can kırıkları yağar gökyüzünden 

Kalbim soluksuz kalmış bir kuş sesinden

Ne kadar kanat çırpsa da ulaşamaz artık sana 

Bir girdap ki mıhlanmış kalmış burada 

Hangi yöne gitsem hatıraların çarpar 

Ağlayan bir çocuk var içimde 

Bulamıyorum sesi boğulur kendi içinde 

Pulsuz mektuplar yollarım sana

Geri geri gider adımlarım 

Belki bir tren garında sana rastlarım 

Yollara vurgundur kaderim 

Gel hadi beni durdur 

Zehir oklarını sevginle savuştur

Nefretin prangasında kaldıysa ruhun

Düşlerimde hep sana sokulurum

Düğümleri çözemez titrek ellerim 

Bir çocuğun kalbiyle severdim seni 

Ondan bu çömezliğim 

Saatler tersine işler bu virane şehirde 

Terk edişler geceleri izler 

Olmak artık çok güç bir eylem

Ellerini versen de hafiflesem

Hiç bitmeyen bir şiir'sen

Yarım bırakmak elzem

12 Mart 2022 Cumartesi

Sessizliğe gazel



Sessizliğe gazel 

Adımlarımın silindiği bir şehirsin şimdi
Işıklarını kapatmış gibi akşam gibi soğuk gibi ıssız 

Bütün canlıları kış uykusuna yatmış bir orman
Gibi ürkek gibi suskun gibi sessiz 

Yıllanmış bir hüznün anısı var sol yanında 
Gibi ağır gibi soluk gibi gri

Bozuk bir saatin zamansız tıkırtısı 
Gibi kalbin gibi adımların gibi sen 

Savaştan yenik çıkmış bir ülkenin cadderi
Gibi için gibi dağınık gibi yorgun 

Durgun bir denizin ortasında tek başına
Gibi sakin gibi telaşsız gibi muğlak 

Gözlerinde ölgün balıklar direnmek için yaşar 
Gibi kaçamak gibi donuk gibi esir 

Bir ellerin kalmış geceye bulaşmayan gölgelere karışmayan 
Gibi masum gibi gerçek gibi sen 

Geçmiş zamanın içinde şimdiyi kaybedip durmuşsun paralel bir evrende kendine giyotinler kurmuşsun 
Gibi acımasız gibi yersiz gibi emin 

Adımı bir söyleyip bir unutmuşsun 
Gibi balık gibi Sergüzeşt gibi sağır 

Kalbime bir uğrayıp bir durmuşsun 
Gibi dengesiz gibi kararsız 


Herkese hırçın denizim bir sana durulmuş 
Bakışların sularımda boğulmuş 
Gibi pişman gibi kaçan gibi nedensiz 

2 renksiz balık bir kırık fanus
Ellerinde parçalandı dün bugün ve yarın 
Gibi kayıp gibi hüzün gibi hıçkırık 

Yemekler yapan o mutlu adam 
Bakmayın ona kalbi donuk sanki buzdan
Gibi düştüm gibi üşüdüm gibi titredim

Gülüşlerine sığdırdığı küskün çocuklar 
Gibi buruk gibi inatçı gibi saf 

Terk edişleri hep kendinidir
Ne beni ne bizi ne de sevdiğini 
Gibi çaresiz gibi kimsesiz gibi yalnız 

Hadi git yeni limanlar bombala  bu aşktan



 





23 Eylül 2021 Perşembe

Yitiksiz 23'lükler II

 

Geri geri gider adımlarım                                                           

23lük yollarda seni ararım

Pencere kenarında sabah kuşlarım

Herkes uyurken onlara seni fısıldarım

Senin de gök yüzünde kanatlanır 

Bazı günler seni andırır

Hani öyle yeşil öyle beyaz öyle yaz 

Denize yalın ayak koşarım sıcak kumsalda 

Ufukta sular göğe karışır 

Bazen vuslatlar da vardır uzaklarda 

Gemilere uzun seferler yaptırır 

Bir balıkçıl suya dalar martılar senin adını anar 

Gelişini beklediğim limanlar 

Şimdi bomboşlar 


Geri geri gider adımlarım

23lük şişelere çarparım tutar onları serin sulara salarım 

100 yıl geçecekse de aradan senin kıyılarına vursun diye beklerim 

Okyanusta kaybolan bir denizci olur 

Yeşil limanlar ararım 

Kokunla açan çiçekler ve deniz kabukları 

Durgun sularda balıklarım 

Sana yetişemez yüzgeçleri 


Geri geri gider adımlarım 

Takvimler 23lerde takılır 

Her bahar sana ayrılır 

Seni yazdığım defter sayfaları sararır

Ağaçlar hüznüme yaprak döker 

Üşürler benimle birlikte 

Sessiz bir günün ardı olur 

Gök utancından kızarır 

Bu kadar hasreti kalbine nasıl sığdırır

Yıldızlar bulutlara saklanır

Saçların gelir aklıma o vakit 

Yitiksiz geceler savrulur üzerime 

Işıklar söner herkes uyur 

Biz olurduk sessizce 

Sarhoş adımlar ve sarılışlar 

Adsız şarkılar ve inceden yağmur 

Koşarak gittiğimiz marketler 

Sahi neden hep koşardık 

Bir gün yorulacağımızı düşünmeden 

Birlikte değil yan yanaydık 

Murphy kanunlarını deler 

toplumdan Aforoz edilirdik 

Yine de aldırmazdık hayaletler yolumuzu kesse de onlara sarılmazdık 

Boyuna koşan biz değil çocukluğumuzdu 

Otobüsler gelir otobüsler giderdi 

Duraklar yalnız kalmasın diye beklerdik


Geri geri gider adımlarım 

23 yerinden dikişlidir kalbim 

Usta bir terzinin eseridir

Acılarıma kimsesiz kedilerden şehirler kurarım

Zaman zaman kedi olur orada yaşarım 

Dolaşırken geceleri şehirde 

Kediler dolaşır ayaklarıma 

Kucağıma gelir bir tanesi doğrudan gözlerime bakar 

O zaman dizginlenir kaygılarım

Omzuma çıkar sarılır bana 

Korkma ben Varım der sessizce 


Geri geri gider adımlarım 

Yamuk gülüşlerine rastlarım

Freud gözlüklerini çıkartır 

psikanaliz diye bir şey yoktur

Nazi kamplarında bir esir 

Başı dimdik karnı aç 

Gel de zincirlerimi aç 

Yıkıntıların arasında  Fransız olurum 

Çivisi çıkmış bir çerçeve ve yırtık hayaller 

Ayaklarıma batar mutlu günler 

Etraf toz etraf duman 

Gözlerim kapalı yok mu sesimi duyan


Geri geri gider adımlarım 

Galata'yı yalancı çıkartırım 

Belki biraz Ümit Yaşar Oğuzcan'ım 

En üst kattan atlarım 

Düşmem ben de kanatlanırım 

Bir gece yarısı yokluğunla dolar kadehlerim

İstanbul sokakları hep sen kokar 

Başakşehir'de  kedi olasım gelir 

Oysa şimdi  senin mahzeninde unutulmuş bir şaraptır ruhum

sen de unut tüm bunları sevgilim 

Bizi bırak bu bahar kendi şarkını çal

21 Şubat 2021 Pazar

Dünden fazla yarından eksik




Venus and Mars , BOTTICELLI                                                                      Işınla beni spak


                                                    
Alışılmış laflar edemem sana                                                                                                                                  

kedilerden bahsederim bir gece vakti 

Yalnız sokakta kırmızı battaniyeli 

Denize dökülen yollar misali 

Gözlerine koşarım yalın ayak 

Bir yıldız kayar üstümüzde 

Unuturuz  Dilek tutmayı ikimizde

Soluksuz anlar savrulur üstümüze 

Bir karanfil toprağı deler 

Trenler gelir trenler gider 

Yollar bakışlarında uzar 

Ellerim ceketinde hayata tutunur 

Bir küçük kız gözlerinde kaybolur 

Anısı kalır eski yaraların 

İzleri parmak uçlarımda 

Nereye dokunsam bulaşacakmış gibi korkutur 

Kara bir kelebek göğsümde çırpınır 

Ece Ayhan şiire burada dahil olur 

Dinleyin abiler 

Kara Kanatları güvelenmiş 

Yıllar var ki uçmayı unutmuş 

Sen dokunmaya cüret etmişsin o korkmuş 

Eski kabuslar kozasında duruyormuş 

Parmak uçlarımdan öpersen bir gün 

Yara bandı anlamını yitirir 

Bu veba yeryüzünden silinir 

Olur da seversen usulca 

Denizi seyreder gibi telaşsız 

Yalnızlık yeni bir anlam kazanır 

İşte o zaman anlarım 

Yarım da bir tamdır 

Yarından umut vardır 

İşte o zamana kadar canım

Ben savrulup gitmeye razıyım 

Olur da rüzgarım senin kıyıların da eserse 

Dalgaları dinle yorgun yüreğinde 

Gök yüzünde ara beni



23 Eylül 2020 Çarşamba

Eski 23'lükler

 
THE BIRTH OF VENUS , SANDRO BOTTICELLİ                       malum buton                

Öksüz bir sevdayı büyütüyorum 

Birlikte gittiğimiz yerlere tek başıma gidiyorum 

Onlar da en az benim kadar sessizler 

Neden sonra canım sıkılıyor 

Kuş vurmak istiyorum Ülkü Tamerle 

Gece kuşları buna dahil değil 

Zaman usulca çekiliyor aradan 

Aramızda yollar aramızda yıllar aramızda koca bir sis 

Sonbahar hissiz 

Ceplerin  olmadan ellerim  kimliksiz 

Gülüşüne yaprak döken ağaçlar 

da şimdi kimsesiz 

Yokluğuna soyunmuş gibi sessiz 

Seni yaşıyor bu kent sensiz 

Attığım her adımda hatıraların dolaşıyor ayaklarıma 

işte böyle zamanlarda sevgilim

Kımıltısız bekliyorum 

Geçmemiş bir zamanda sana uzanıyorum 

İşte oradasın tam karşımda ve 18 yaşında 

Umutların heyecanların ve aşkınla 

Hiç gitmemiş gibi yanımdasın 

Kollarımı uzatmaya kalmadan dağılıyor hatıran 

Geçmemiş bir zamanda sen yok oluyorsun 

İşte buradayım mimar sinan parkında ve 20 yaşında 

İkimizin bankında ama tek başıma 

Yokluğunda batırıyorum güneşi 

Ve bir gün daha sensiz 

Bir gün daha kimsesiz.

4 Eylül 2020 Cuma

Büyük Terazi

    

   



Creation of Eve , Michelangelo                              Malum Buton


   Herkesi sana benzetiyorum 

   Hiç kimse sana benzemezken üstelik

   Köşe başında rastlaşmayalım ne olur 

   İhtimalin bile ansızın bi intihar 

   Pieta’nın çaresizliği kollarımda

   Yüküm kendimden ağır 


   Bozuk bir terazidir yüreğim 

   Hep sen tarafı ağır basar


   Kayboluyorum olmadığın yerlerde 

   Korkuyorum bazen 

   Sarılacağım diye sen diye bir yabancıya 

   Yani ki kimse benzemesin sana 

   Senli sanrılar rüyalarıma karışsın 


   Bozuk bir terazidir yüreğim 

   Hep sen tarafı ağır basar 


   Oradasın ama uzanamıyorum sana 

   Yetmiyor yensiz kollarım sana ulaşmaya

   Avuç içlerim yüzüne hasret

   Dokunsam paramparça olacağım elzem 

   Zerrelerimden yeni aşklar doğacak 

   Onlar da yarım kalacaklar 

   2 kere 2 kadar elzem 


   Bozuk bir terazidir yüreğim 

   Hep sen tarafı ağır basar 


   Yüreğim yetişmiyor yüreğine 

   Yani ki yetişse tutuşuverecek sersem 

   Bu kıvılcımlar ki ihtimalinin esiri 

   Ancak gelişin hürriyete kavuşturur bu Alevi 


   Bozuk bir terazidir yüreğim 

   Hep sen tarafı ağır basar 


   Uzaklara koşasım gelir aniden 

   Hani ellerini versen de kaçırsak otobüsleri 

   Duraklar yalnız kalmasa 

   Temenyerinde öksüz bıraktığımız o bank 

   Burjuva anıtı olmasaydı 

   Sonbaharda üşümezdi kuşlar 

   Yani ki pencerene konsunlar 


   Bozuk bir terazidir yüreğim 

   Hep sen tarafı ağır basar 


   Seni anlattığım o kuzey yıldızı 

   Üstünü örtsün bu gece 

   Dolunay saçlarına karışırsa 

   Bir gece ansızın beni hatırla

26 Haziran 2020 Cuma

Şimdi Seninle - II

     
The Bois de Boulogne with people walking , Vincent Van Gogh                        Işınla beni spak butonu


   Şimdi seninle kederli bir sonbahar gününe asılı kalmış iki yaprağız

   Az sonra soğuk bir yel alacak ikimizden birini
   Apansız bir kımıltı yerleşecek içimize
   Akıp giden zamanın içinde savrulacağız
   Bilirsin bütün kızıl derililer kaybeder
   Spartakus kazanır
   İşte bu yüzden canım
   Bütün aşklar yarım kalmalıdır
   Yarımda bir bütündür neticede
   İki çeyrekten oluşur düşününce
   Ve bilirsin Bütün yenilgilerin mayası zaferle yoğurulmuştur
   Kölelikten kurtulan toplumlar hürriyete kavuşmuştur
   Şimdi seninle savrulan zamanın içinde iki yorgun yaprağız
   Az sonra savrulacağız
   Hoyrat bir rüzgar alacak ruhumuzu
   Bilirsin o zaman esaretinden kurtulur bütün aşklar
   Esaretler bir bakıma güzeldir
   Yan yana olmanın kaçınılmaz sonunu geciktirir
   Şimdi seninle Bir ağaç dalına esir iki ayrı yaprağız
   Rüzgarı kendinden menkul bir göğe bakmaktayız
   Yeterince sustuysak birbirimizi anlayabiliriz
   Yine de illegal ayrılıkların önüne geçemeyiz
   Az sonra azalarak yok olacağız
   Kırıntılarımıza basan kuşlar ötmeyi unutacak
   Belki bir defter arasında kurutulan anılar olacağız
   Ayrı defterlerde ayrı sonlara doğru yol alacağız
   Hazan vakti elzem
   Şimdi seninle kuruyan iki yaprak gibiyiz
   Yeterince kuruyunca ayrılacağız
   Giderken ardımıza bakmayacağız

5 Haziran 2020 Cuma

100 Yıl



  Starry Night , Vincent Van Gogh                 Malum Buton

    Sevgilim, 

   bu şiiri sana 100 yıl önceden yazıyorum 

   100 yıl alacak çünkü gelişin, biliyor fakat üzülmüyorum 

   Yokluğunu dolduruyorum 

   Bazen bir kitapla bazen bir şiirle 

   Şarkılar dinliyor dans ediyorum 

   Küçük çocuksu oyunlar kuruyorum 

   Hiçbirini hayata geçirmiyorum 

   Tehlikeli oyunlar oynamak istiyorum bazen 

   Uçurum kenarlarına gitmek 

   Hayatın anlamını düşünmek gibi 

   Korkma hiçbirini yapmıyorum 

   Yalnızca gökyüzünü seyrediyorum 

   Bazı yorgun zamanlarda 

   Yalnızlığımı dizginlesin diye 

   Bulutları içiyorum 

   Sessizliği örtüyorum üstüme gece olunca 

   Her şey son bulunca 

   Bir günün ardı oluyorum 

   Uyku tutmayınca 

   Kalkıyorum bir şiir demliyorum 

   Gündüz düşlerini tekmeliyorum 

   Mutlu şiir yoktur sanıyorum 

   Umuttan söz etmiyorum 

   Gemilerimi ay ışığında yüzdürüyorum 

   Yıldız ağlarına takılıyor balıklarım, önemsemiyorum 

   Pullarından yeni yıldızlar doğar nasıl olsa biliyorum 

   Bu mısraları sana 100 yıl önceden yazıyorum 

   Geldiğinde 100 yıl büyümüş olacağım biliyorum 

   Hayatın fırınında yavaş yavaş pişiyorum 

   Yanmadan çıkacak mıyım bilmiyorum 

   Belki biraz korkuyorum 

   Korkularımı puslu yıldızlara anlatmıyorum 

   Işık’ları sönmesin diye açık bırakıyorum 

   Üstüme geceyi örtüyorum 

   Yine de uyuyamıyorum 

   İşte sana böyle bir geceden 

   100 yıl önceden sesleniyorum 

   Geldiğinde kim olurum bilmiyorum 

   Değişeceğim elzem 

   Mutlak bir birlikteliğimiz olsun diye 

   Hayatın ununda eleneceğim 

   Seni üzmemek için kendimden gideceğim.



26 Mayıs 2020 Salı

Şimdi seninle I


     Starry Night Over The Rhone , Vincent Van Gogh                              Işınla beni Spak butonu

     
   Şimdi seninle geçip giden zamanın içinde kaybolan iki yıldız gibiyiz 
   Gece kendini sıyırırken gökyüzünden 
   Yitik ışıklarımızla sönmekteyiz 
   Az sonra yanarak yok olacağız bu elzem 
   Biliyor fakat yan yana olmanın kaçınılmaz sonunu yaşıyoruz 
   Şimdi yan yanayız 
   Birlikte yanacağız 
   Tan yeri ağarırken 
   Gökyüzü boyanırken maviye 
   Git gide söneceğiz 
   Norveçli bir balıkçının teknesini aydınlatmalıydık seninle 
   O zaman belki daha uzun kalırdık birlikte 
   Gitmek bu denli elzem olmasaydı 
   Balıkçı ağlarını attıkça 
   Senin ne kadar güzel olduğunu düşünmeliydim 
   Sıcak denizler ve Rusya kıskanırdı güzelliğini 
   Senegalliler ve Afrika kıtası da buna dahil 
   Şimdi seninle geçip giden zamanın içinde 
   Kaybolan iki yalnız yıldız gibiyiz 
   Kutup Işıklarına karışmalı 
   Orada sönmeliyiz
   Yan yana olmanın kaçınılmaz sonunu değiştirmeliyiz
   ayrılıklar bu denli elzem olmasaydı 
   Savrulup gitmezdik boşlukta 
   Alaskalı bir denizcinin oltasını da aydınlatırdık belki 
   Işığımızdan bir deniz feneri yapmalılardı 
   Balıklar korsan gemilerine çarpmasın diye 
   Belki o zaman yan yana olmamızın bir anlamı olurdu 
   Bu gaye uğrunda savaşırken 
   Haçlı seferleri kazanılırdı 
   Atlar dört nala koşardı 
   Yine de sana yetişemezdi 
   Bak gün doğuyor işte 
   Sabah kuşları da geldi pencereme 
   Şimdi seninle geçip giden zamanın içinde 
   Zamansız bir yerdeyiz 
   Sonsuzluk çemberinde sessizce erimekteyiz 
   İllegal bir gün doğuyor sevgilim 
   Hadi ver ellerini son kez ölelim.

Fiksasyon*

  Yorgun kelimeler biriktiriyorum gözyaşlarım içinde Bir yağmur damlasının bulutundan ayrılışını düşünüyorum Git gide hafifleyişi ve azalara...