20 Ocak 2020 Pazartesi

Serzeniş



Bu yaşlı gezegende 
Ağlanacak ne çok şey vardı 
Durup bakınca anlıyordu 
Gözü kapalı insanlar 
Düşünmeden yaşıyordu
Ve durmadan 
Bu çağ sürüp gidiyordu 
Duygusuzlaştırıyordu ne varsa 
Hissetmemeyi marifet sanıyordu
Hisleri bitince kurtulurum sanıyordu 
Oysa daha yeni başlıyordu 
Ay kaybolunca gece biter mi 
Güneş doğmazsa gün olmaz mı 
Cevaplanmayan sorular soruyordu 
Her defasında aynı yanıtı alıyordu 
Uzay boşluğunda yer bulamamış bir sessizliği paylaşıyordu 
Gökyüzü bomboştu da ona bakıyordu
Silinen anıları gibi 
Biraz puslu biraz yitikti 
Çokça boşlukla doluydu 



11 Ocak 2020 Cumartesi

Adadaki çocuk

                           
   Dizlerini karnını çekmiş 
   Oturmuş bir çocuk 
   Bu ıssız adada 
   Dalgalara dalmış gözleri 
   Düşündükçe seni anmış 
   Bir balık olsam demiş 
   Onun gözlerinde yaşardım 
   Ah bir kaybolsam demiş 
   Yüzme bilmezmiş 
   Oturmuş bir taşa 
   Yosunları izlemiş 
   Berrak sulardan korkmazmış 
   Senin kalbin gibi sanmış 
   Korkmadan usulca ayaklarını sokmuş 
   Su biraz soğukmuş 
   Ama durdukça alışmış
   Bir insan başka bir insana da
   Ancak böyle alışırmış 
   Yüreğindeki buzları 
   Çözebilirim sanırmış 
   Balıkları izlemiş 
   Kendini içine gizlemiş 
   Çözemeyince buzları 
   Oradan uzaklaşmış 
   Bu ıssız adaya böyle ulaşmış 
   Su balıkların eviymiş
   Annesi öyle anlatmış çocuğa 
   Bir kalbur zaman masalında 
   Bir insan da başka bir insanın 
   Evi olabilirmiş 
   Onu göğüs kafesine 
   Saklayabilirmiş 
   Hep orda yaşarım sanmış 
   Kendine dair ne varsa 
   Oraya sığdırmış 
   Kendini orada bırakıp 
   Bu ıssız adaya gelmiş 
   Kendinden vazgeçermiş 
   19 yaşındaymış çocuk 
   Daha yolun başındaymış 
   Pek çokları için
   Ona sorsanız 
   Bundan öteye hayat yokmuş 
   Beklemekten usanmıyormuş 



7 Ocak 2020 Salı

Sessiz şehir


                      Edward Munch , The Scream                                    Işınla beni spak butonu


   Dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında 
   Dolaşıyorum yalın ayak ve yalpalayarak 
   Can kırıkları batıyor ayaklarıma 
   Yürüyorum her bir adımda daha da acıyarak 
   Pul pul oluyor bedenim 
   Dökülüyor usul usul 
   Yürüyorum her bir adımda daha da azalarak 
   Eksiliyorum ilerledikçe 
   Yine de dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında 
   Bir ev çıkıyor karşıma 
   Bu renksiz şehirden biraz hallice
   Bir zamanlar renkliymiş duvarları 
   Pembeymiş panjurları 
   Rengarenk kavanozlar dizermiş minik kadın cam önlerine 
   Kavanozlarda reçeller olurmuş 
   Saksılarda çiçekler 
   Kasımpatları ve menekşeler
   Elimi uzatmak istiyorum 
   Eski bir anı yakalamak ister gibi 
   Uzatıyorum elimi her bir hareketimde daha da azalarak 
   Kum taneleri gibi 
   Dökülüyor ellerim
   Dolaşıyorum bu ıssız şehrin sessiz kalabalığında 
   Anlıyorum artık bu evde yaşamıyorsun 
   Perdelerin kapalı gelip açmıyorsun 
   Bir istasyona varıyorum 
   Rayları aşınmış trensiz bir istasyon bu 
   Saate bakıyorum 
   Gittiğin anda Durmuş gibi 
   Treni bekliyorum 
   Geçen her bir dakikada daha da azalarak 
   Bağırmak istiyorum 
   En sessiz kelimelerimle 
   Sana seslenmek istiyorum 
   Yok oluyorum 
   Bu ıssız şehrin sessiz kalabalığına karışıyor toz tanelerim


6 Ocak 2020 Pazartesi

Kelebek meselesi

                                                 
    Michelangelo , The Creation of Adam                  Işınla beni spak butonu


   Bir kelebek olsaydım eğer 
   Ömrümü seninle tüketirdim demiştim 
   Bu da oldu işte 
   Bir kelebeğin ömrü gibiydi 
   Seninle hikayemiz 
   Kelebeğin kanat çırpmasındaki ahenk
   Usul usul beni sana 
   Seni bana 
   Çeken o güçte gizliydi 
   Fakat Tanrı biliyor 
   İki yalnız bir doğru etmiyorduk 
   Ayrı yazılmıştı hikayelerimizin sonu 
   Ben kelebeğiydim bu hikayenin
   Kelebeğim derdin hep zaten 
   Öyle severdin beni 
   Kelebekliğime yaraşır bir
   Son biçilmişti bana 
   Ölüyordum Tanrım 
   Solunda değil üstelik 
   Senden kendimden 
   Evim bildiğim her şeyden
   Uzakta 
   Kaybolup gidiyordu naif bedenim
   Yırtıklarım ve söküklerim 
   Şimdi 
   Yaşayamam solunda 
   Kelebekler ölünce
   Çırpınmazmış kanatları 
   Bitermiş hikayeleri 
   Kelebek tozlarım ve ahlarım
   Şimdi gözyaşlarım olsaydı
   Bir sana ağlardım
   Bir de makus talihime



Fiksasyon*

  Yorgun kelimeler biriktiriyorum gözyaşlarım içinde Bir yağmur damlasının bulutundan ayrılışını düşünüyorum Git gide hafifleyişi ve azalara...